Sosyal Medyada Biz

Facebook Twitter Google Plus Pinterest

Etkinlik Takvimi

Yıllık Görünüm

Beni Haberdar Et!

Dernekten

Yazarlar

Alıntı Yazılar

Anket

    Sitemizi Nasıl Buluyorsunuz?

  • Berbat

  • İdare Eder

  • İyi

  • Oldukça Beğendim

  • * sitemizin daha iyi görünmesine katkıda bulunun

İNSANI YAŞAT Kİ! DEVLET YAŞASIN..

Yılmaz-HÜSREV

20-04-2013

insanı anlatmak için
Güzel olan güzel düşünür, güzel düşünen güzel yazar, güzel yazan toplumlara etki eder. Güzellikleri benimseyen toplumlar, bilimin ışığında yürüyerek başarıdan başarıya koşarlar.
Peki nedir başarı?
Başarı: Bilimde, teknikte, edebiyatta ve sanatta inkişaf etmek, insanların mutlu olduğu erdemli bir toplum yaratmaktır. Peki kolay mıdır böyle bir toplum yaratmak? Elbette ki kolay değildir. Öyleyse nedir erdemli toplum? Erdemli toplum: Değerleri olan ve bu değerlere sıkı sıkıya bağlı olan toplumdur. Nedir bu değerler? Bir toplumun gelişmişliği nereden ortaya çıkar? En erdemli değer ADALETTİR. Adaletle hükmedilmeyen toplumlar asla ve asla gelişemez, ayakta duramazlar. Tabii ki adaletten daha önemli olan gerçek BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK gerçeğidir. Bağımsız ve özgür olmayan toplumlar hiçbir zaman ilerleyemez kurumlarını oluşturup erdemli bir toplum olamazlar. Boyunduruk altında yaşadıklarından kendilerini ifade etmeyi başaramazlar. Tarih sahnesinden yıkılıp giderler. Bunlar kadar önemli bir değer de toplumun AHLAKİ değerleridir. Ahlaki değerleri oluşmamış toplumlarda güçlü olanlar daha güçlü olmak için bütün vasıtaları kullanarak güçsüz olanları köleleştirmeye çalışırlar. Ayrıca kendi gösteriş ve saltanat imparatorluklarını kurmak için uğraşırlar... Bu toplumlar suçlu üretir adeta... Hırsızlığın, dolandırıcılığın, adam kayırmanın, adaletsizliğin bütün silahları kullanılarak toplum köleleştirilir ve materyalist bir toplum haline getirilir. Bu toplumlarda her şey çıkarlara endekslenmiştir. Bu kısır döngüye düşen toplumlar bütün sosyal ve kültürel değerlerini kaybeder. Elbette bütün bunların üstünde olan en temel değer sevgi ve saygıdır.
Erdemli ve güzel toplumlar dünyayı güzelleştirmek, mutlu insanların oluşturduğu cemiyetler kurarak bu cemiyetlerle dünyanın ve insanlığın önünü açmak, dünyamızı yaşanır kılmak için mücadele ederler. Bu toplumlarda kinin yerini sevgi, savaşın yerini barış, adaletsizliğin yerini adalet ve güzellikler manzumesi alır. İnsanın varoluşunda temel gaye bir ömrü en güzel şekilde bitirmek ve bu dünyadan mutlu olarak ayrılmaktır. Zaten ölecek olan bir varlığı zamanı gelmeden öldürmek ve yok etmek de insanlık suçudur. Bütün çalışmaların ve uğraşın amacı insana hizmet, insanı mutlu kılmak ve bugüne kadar olan güzelliklere güzellikler katmaktır. İnsanın yaradılış amacı budur. Yaşamış dünya medeniyetlerini incelediğimizde birçok ülkenin sanatta, hukukta, edebiyatta, resimde ve güzelliklerde yarıştığına, bu ülkelerin toplumsal huzur içerisinde yaşadıklarına tanık olmaktayız. Sosyal barışın temel yapı taşı olan erdemli insan bu toplumların oluşmasında en çok etkisi olan insandır... Şimdi söyleyin bana; bağımsız ve adil bir ülkenin insanı olmaktan daha güzel ne olabilir. Ahlaki değerleri yüksek bir toplumun bireyi olabilmek ne büyük bir şans… Barış ve kardeşlik şarkılarının söylendiği bir ülkenin mensubu olabilmekten daha güzel ne olabilir sizce? Yürekleri insan sevgisi ile dolu olmayan, hangi bilgi birikimine sahip olursa olsun bu birikimini insanlığa hizmet için kullanmayan bir insan ne kadar insandır acaba? Çocukları mutsuz, kadınları umutsuz, fakru ve zaruret içinde yaşayan, emniyet ve adaleti işlemeyen, ahlaksızlığı diz boyu olan, insani değerlerini kaybetmiş bir toplumun lideri olmak, mebusu olmak, valisi olmak, öğretmeni olmak, din adamı olmak ne işe yarar acaba? Siyasiler, brokratlar, ekonomistler ve ülkeyi idare edenlerin temel görevi, mensubu oldukları ülkeyi bağımsız yaşatmak ve halkının mutluluğunu sağlamaktır. Devlet bunun için vardır. Bir toplum temel değerlerini kaybetmeye başlar, hukuki ve ahlaki değerlerini tahrip eder, örf-adet ve geleneklerinden taviz verirse, o toplumda çöküntü başlamış demektir. Vatandaşını düşünmeyen, üreticisini göz ardı eden, işçi ve fakirini korumayan, çocuklarının geleceğini planlamayan, eğitim ve adalet sistemini oturtup halkını adaletle idare etmeyen ülkeler gafletin, dalaletin ve ihanetin çemberinden asla ve asla kurtulamazlar. Devlet şefkatli, devlet adamı hoş görülü olmalıdır. Ülkelerin ve insanlığın temel hedefi kayalardan, mermerlerden, demirlerden, tuğlalardan binalar yapmak değil; o binaların içinde yaşayacak olan mutlu insan topluluğunu oluşturmaktır. Kalbinde ve ruhunda merhamet olmayan insani değerlerden yoksun, bencil ve çıkarcı insanların idaresindeki bir toplum ne kadar mutlu olabilir? Soruyorum sizlere... Hiçbir ekonomik engeli olmayan, bütün okulları bitirmiş, ama kalbinde ve ruhunda insan sevgisi olmayan bir insan ne kadar insandır..? Ayrıca toplumda ne kadar benimsenmektedir. Diyorum ki! Çocuk doğduğunda ailede, eğitime başladığında okulda, üniversitede insan sevgisi ile ne kadar yoğrulur inanç ve ahlak duvarları ne kadar sağlamlaştırılırsa, o kadar güzel olacak ve bu insanların idare ettiği toplumda da erdemli, saygılı çalışkan ve fedakar insanlar yetişecektir. İşte devletin görevi bu nesli yetiştirmektir... Bir toplum insani, ahlaki ve hukuki değerlerinden asla taviz vermemelidir... Güzel sanatların temel hedefi insanı insan yapan değerlerle toplumu donatmaktır. Okulundan iş yerine, bakanlığından başbakanlığına, valiliğinden kaymakamlığına, belediyesinden basınına kadar bütün kurumların temel hedefi bilgi ve ahlaki değeri yüksek bir toplum inşa etmektir. Devlet bütün insanlarına eşit davranmak için vardır. Adil olmak gücün, insanlara farklı davranmak da basiretsizliğin göstergesidir. Hakların ve özgürlüklerin olmadığı yerde hiçbir insanın geleceği garanti değildir. Asıl olan haklar ve özgürlüklerin insan onuru gibi korunduğu bir ülkenin mensubu olmaktır. İşte devletin temel amacı böyle bir ülke olabilmektir. Liderler yüzyıl sonrasını görebilecek kadar ileri görüşlü, toplumdaki sosyal barışı sağlayabilecek kadar hoşgörülü ve tarafsız, toplumunu erdemler sisteminin semalarına çıkarabilecek kadar yetenekli olmak zorundadır. Atilla’yı Atilla, Fatih’i Fatih, Mustafa Kemal’i Mustafa Kemal Atatürk yapan bu özellikleridir. Ülke olarak başarılı olmanın muassır medeniyetler seviyesine çıkmanın tek yolu silik, bilgisiz, korkak, adalet duygusundan yoksun insanlar ve nesiller yerine cesur, adil ve bilgili insanlar yetiştirmektir. Herkesin kendisine itaat etmesini isteyenler zayıf ve kişiliksiz insanlardır. Bu zihniyetle donatılmış toplumlar ayakta kalamazlar. Bir ülkenin kendi vatandaşlarını bu erdemlerle yetiştirmesinin elbette büyük faydaları vardır. Ama bugün globalleşmiş dünyada ve iletişimin bu kadar hızlı olduğu bir asırda toplumu etraftaki tehlikelerden korumak, yıkıcı anlayışlardan uzak tutmak zorundayız. Bir ülkenin insanı o ülkede yaşamaktan gurur duymalıdır. Devletin bütün kurumlarının birinci görevi bu toplumu yaratmaktır. Devlet sadece kendi vatandaşının hakkını değil topraklarında yaşayan veya bulunan herkesin hakkını da kendi vatandaşı kadar korumak zorundadır. Erdemler ve ilkeler manzumesinin yarattığı devlet bu devlettir. Ferdin görevi çalışmak, üretmek, kendini yetiştirmek ve hukuk kurallarına uymaktır.
           Erdemler ve ilkeler zenginliği içinde yetişen ve insan olmanın sorumluluğunu yüreğinde duyan toplumlar kimseye boyun eğmez... Alimleri, bilgeleri, yazarları, çizerleri, eğiticileri ve idarecileri güçlü olan milletler insanlığa rehber olur ve dünya barışına katkı sağlarlar. Bir ülkenin kurtuluşu eğitimli insanının gücü ile doğrudan ilgilidir. Kalkınmanın ve varolmanın temel direği eğitimdir. İnsanı köle eden, yetenekleri körelten eğitim anlayışının yerine; bilimi ön planda tutan, insan ahlak ve faziletini yaşam biçimi haline getiren eğitim sistemini tercih etmek gerekir. İdareciler engin bilgi ve becerileri, yıllanmış birikim ve tecrübeleri ile topluma öncülük etmek, yetenek ve kişiliği ile donatılmış olmalıdır. Hiçbir mevki ve makam yeteneksiz ve basiretsiz insanlara terk edilmemelidir. Kalbinde ve ruhunda insan sevgisi olmayan, dirayetsiz insanların işgal ettikleri makamlardaki beceriksizlikleri asla affedilmemelidir. Makam ve mevkiler hak edenlere verilmeli, idari birimleri işgal eden yeteneksiz, basiretsiz idarecilerden ülkeler mutlaka temizlenmelidir. Çağdaş ve sosyal devletin temel gayesi insan olduğuna göre insanların hakları devlet tarafından korunmalı, devlet güçlüleri korumak yerine zayıfın, haklının yanında olmalıdır. İlkeli toplumlarda hukuk, herkesin temel dayanağıdır ve herkes içindir. Sosyal devlet güçsüz, zayıf ve kimsesiz olan vatandaşına imkanlar sunan, onu mutlu kılabilmek, fırsatlar sunabilmek için didinen devlettir. Bu devletin gayesi elbette güçlü olmaktır. Ama asıl olan ülkenin huzurudur... Bugünün dünya ekonomisini alev alev yakan dev kuruluşları yerle bir eden gerçek insanoğlunun bitmek bilmeyen kazanma arzusunun kontrol edilemeyişidir. Haksızlıklar üzerine kurulan saadet zincirinin yıkılışıdır. Devletlerin temel gayesi sermayeyi korumak değil, insanlığı korumak olmalıdır. Paranın gücü ile toplumları koruma anlayışı ile iflas etmiş kapitalizm dahi kendini koruyamamıştır. İnsanoğlu dünyanın bütün zenginliklerini hızla tüketme telaşına düşmüş, bu anlayış insanoğlunu güçsüz bırakmış ve dünyayı yaşanmaz hale getirmiştir. Dünyanın bir yerinde başlayan bu çöküş bütün ülkelere yansımıştır. Dünya ise ibretle bu hazin manzarayı seyretmektedir...
       Zenginliklerle dolu olan bir dünyada milyonlarca kişi aç ve susuz kıvranırken, medeniyet dünyasının bu hazin manzarayı seyretmesi ne acı değil mi?....Bunun sebebi sırça saraylarında ihtişam içinde kaybolan güçlerin, etraflarındaki hazin hakikatin farkında bile olmamalarıdır.
       Cennet kadar güzel olan bu topraklarda yetişen dahilerin, ulemaların ve devlet adamlarının hoşgörü dünyasında asırlarca var olan bu ülkenin insanları olarak önce birbirine kenetlenmeli, birbirini sevmeli, bilimin ve sanatın ışığında herkesin mutlu olduğu bir sevgi denizi oluşturmalıyız. İnanıyorum ki bu sevgi denizinde yaşayan bütün çocuklar, yaşlılar, idareciler ve idare edilenler mutluluk şarkıları söyleyecek ve bu millet dün olduğu gibi yarında dünya medeniyetinin en güçlü halkalarından biri olacaktır.
    Sevgi ve saygı ile dünyanızın hep zengin kalması dilek ve temennisi içinde, insanlığa hizmet eden, insanı değerlerin en yücesi sayan, erdemler zenginliği içinde güçlü bir Türkiye kurmak için gayret sarf eden bütün idarecilerimize, yokluklar içinde kıvrandığı halde bu güzel vatan için canını vermeye hazır milletime sevgi ve saygılarımı sunuyor, bu vatan ve bu bayrak için şehit olan şühedanın manevi huzurlarında saygı ile eğiliyorum. Şeyh Edebali "İNSANI YAŞAT Kİ! DEVLET YAŞASIN" demiş. Ne güzel söylemiş... 
                                                                           
YILMAZ HÜSREV 
ÇAYELİ DERNEKLER FEDERAYONU BAŞKANI


Yorum Yaz


E-Posta :


Saklı tutulacaktır

İsim :


Yorumunuzun yanında gösterilir

Yorumu Gönder

Mevcut Yorumlar

  • Gönderilmiş hiç yorum yok. İlk yapan siz olun!